Toplumsal sağlık sorunlarından biri olan akciğer kanserinin görülme sıklığı gün geçtikçe artış göstermektedir. Kanser kaynaklı ölümlerin birinci nedeni olan akciğer kanseri hem kadınlarda hem de erkeklerde görülmektedir. Sigara kullanımının başlıca neden olduğu akciğer kanserinde risk çevresel ve genetik faktörlerle de artmaktadır. Sessizce ilerleyebilen akciğer kanserinde erken tanı büyük önem taşır. Hastalığın tedavisi ise tümörün tipi, evresi ve hastaya göre planlanır. Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Selda Kaya, akciğer kanseri ile ilgili bilgi verdi. Akciğer kanseri nedir? Normal akciğer dokusu içinde bazı hücrelerin kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde kitle oluşturması akciğer kanseri olarak tanımlanır. İlk önce akciğer içinde büyüme gösteren kitle, hastalığın ilerlemesi ile birlikte çevre dokulara veya dolaşım yoluyla diğer organlara yayılabilir. Dünyada tüm yaşlarda en sık görülen ve kanser kaynaklı ölümlerin birinci nedeni olan akciğer kanseri her iki cinsiyette de görülmektedir. Akciğer kanseri nedeniyle gerçekleşen ölümlerin %62,5’i 65 yaş altında gerçekleşmektedir. Akciğer kanserinin türleri nelerdir? Akciğer kanseri küçük hücreli (KHAK) ve küçük hücreli dışı (KHDAK) olarak iki temel grubu ayrılır. Skuamöz hücreli karsinom, adenokarsinom ve büyük hücreli karsinom küçük hücreli dışı akciğer kanseri grubunda yer alır. Akciğer kanserinin yaklaşık yüzde 80’ini küçük hücreli dışı grup oluşturur. Ülkemizde KHDAK sıklığı yüzde 85, KHAK ise yüzde 15 oranında kabul edilirken, adenokarsinomlar ise tüm akciğer kanserlerinin yüzde 35-40’ını oluşturur. Ülkemizde görülme oranı ise yüzde 32,3’tür. Skuamöz hücreli karsinomlar akciğer karsinomlarının yüzde 25-30’unu oluşturur ve yüzde 90 oranında sigara kullanımı ile ilişkili olarak ortaya çıkar. Akciğer kanseri evreleri nelerdir? Akciğer kanserinin evresinin saptanması tedavi şeklini belirlemede, hastalığın ağırlığını tespit etmek açısından önemlidir. Hastalığın başka organlara yayılıp yayılmadığı, hastanın efor kapasitesi ve günlük yaşam içindeki hareketliliği de evreleme kadar tedavi başarısını etkiler. Evrelemede ise Uluslararası Akciğer Kanseri Çalışma Grubu’nun – IASLC) TNM sistemi kullanılır (T: primer tümör, N: bölgesel lenf bezleri, M: uzak metastaz). Evrelemede akciğerlerde var olan tümörün lenf bezleri ya da sistemik dolaşım yoluyla diğer organlara yayılıp yayılmadığının tespiti her hastada yapılmalıdır. Evrelemenin yapılması, hastaya uygulanacak tedavinin planlanmasında ve hastalığın seyrinin tespit edilmesinde önem taşır. Bununla birlikte aynı hastalığı yaşayan hastaların gruplandırması, hastalığın görülme sıklığının belirlenmesi ve buna tekabül eden tedavi yöntemlerinin tespit edilmesi için de gereklidir. Akciğer kanserinin nedenleri nelerdir? Akciğer kanserinin nedenleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
- Sigara (tütün) kullanımı: Sigara kullanımı akciğer kanseri gelişiminde etkisi ispatlanmış en önemli risk faktörünü oluşturmaktadır. Akciğer kanserlerinin yüzde 90’nı sigara kaynaklı ortaya çıkar. Sigara dumanında 4 binden fazla kimyasal madde bulunur ve bunların da 50’den fazlası kansere yol açar. Sigara kullanımı akciğer kanserinin bilinen en önemli nedenidir. Günümüzde bu hastalığın bu kadar çok görülmesinin sebebini özellikle tütün sektörünün gelişmesi ve yaygınlaşması oluşturmaktadır. Dünya genelinde 1,2 milyar kişinin sigara kullandığı ve bugünkü eğilimin devam etmesi halinde 2030 yılında yaklaşık 2 milyar kişinin sigara içicisi olacağı tahmin edilmektedir. Sigara dumanında bulunan polivinil hidrokarbonlar, vinil klorid, nikel, aldehidler, peroksitler, nitrozaminler ve benzopiren tanımlanmış olan karsinojenlerden birkaçını oluşturur. Sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ve belirli bir gelişmişlik seviyesine ulaşan ülkelerde sigara kullanımının önlenmesi, bu ülkelerde akciğer kanseri görülme sıklığının giderek azalmasını sağlamaktadır. Ancak maalesef ülkemizde sigara kullanım oranı çok yüksek olmakta; Türkiye İstatistik Kurumu 2016 yılı verilerine göre; ülkemizde 15 yaş üzeri nüfusun yüzde 26,5’inin her gün bir tütün ürünü kullandığı ortaya konulmaktadır.
- Pasif sigara içimi: sigara içmediği halde, sigara içilen ortamda kalanlar veya çalışanlar da akciğer kanseri riski taşır. Özellikle kapalı ortamlarda sigara içilmemesi bu riski düşüren uygulamalardan birini oluşturmaktadır.
- Fibröz mineraller (asbest ve erionit): Hem mesleki hem de yaşam ortamı açısından asbest ve erionit gibi maddelere maruz kalanlarda kanser riski artış gösterir. Madenlerde, tersanelerde, yalıtım malzemesi yapımı gibi sektörlerde çalışanlar asbeste maruz kalır. Bununla birlikte çevresel olarak ise ülkemizde bazı kırsal yörelerde “ak toprak” diye adlandırılan ve evlerin duvarlarını sıvamada kullanılan malzemenin içinde bulunan asbest maddesi ve Kapadokya bölgesinde bulunan asbest benzeri erionit maddesi yıllar içinde nefes yolu ile akciğer ve zarına yerleşip kanser oluşturabilir.
- Radon (radyasyon): Radon gazının akciğer kanserine yol açtığı yapılan çalışmalarla ortaya konulmuştur. Toprakta doğal olarak bulunan, kokusuz radyoaktif bir gaz olan radon, özellikle uranyum madenlerinde olmak üzere bazen ev ortamlarında da bulunabilir.
- Ailesel yatkınlık: Aile öyküsünde akciğer kanseri olan kişilerde bu hastalığa yakalanma riski iki kat artış göstermektedir. Normalde akciğer kanseri kalıtsal bir hastalık olmamakla birlikte, yakınlarında akciğer kanserinin olması kişiler için bu riski artırır. Özellikle sigara içimi, benzer davranışsal kişilik özellikleri göstermek gibi sebepler bu riski yükseltmektedir. Bu nedenle akciğer kanseri olan kişilerin çocukları ve yakın akrabaları diğer risk faktörlerinden (özellikle sigaradan) uzak durmalı, yakınma ve yaşam stillerine göre periyodik kontrol muayenelerini ihmal etmemelidirler.
Akciğer kanserinin tanısı nasıl konulur? Akciğer kanserinin tanısı için öncelikle göğüs hastalıkları konusunda uzman bir hekim tarafından fiziki muayene gerçekleştirilir. Muayene ile birlikte öncelikle bir akciğer röntgeni istenir. Akciğer filminde normal olmayan gölgelenmelerin görülmesi durumunda tanıyı doğrulamak için farklı testler istenebilir. Bu testler şöyle sıralanabilir:
- Bilgisayarlı tomografi: Uygun hastalarda çekilen bilgisayarlı tomografi sonucu ortaya çıkan görüntüler ile hastalığın daha iyi görülmesi ve kitleye nasıl ulaşılması gerektiği ortaya konulabilir.
- Balgam sitolojisi: Balgam sitolojisi, balgamda kanser hücreleri aranması yöntemidir.
- Bronkoskopi: Ucunda kamera ve ışık olan optik bir cihaz olan bronkoskop ile hastanın ağız veya burun deliklerinden girilip, bronşlara ulaşılması ve böylece akciğerin çeşitli bölgelerinin görüntülenmesi ve aynı zamanda örnek alınması sağlanır. İşlem genellikle sedasyon altında gerçekleştirilir. Acı vermeyen bu işlem tümörde ilerleme veya yayılma gibi bir etkiye neden olmaz. Kanserin tanısı ve tipi bu işlemde alınan örneğin patolojik incelemesi sonucunda konulur.
- İnce iğne aspirasyonu: görüntüleme yöntemleri rehberliğinde hastanın göğüs duvarından özel iğneler ile girilerek tümörden örnek alınması işlemidir.
- Torasentez: Akciğerleri çevreleyen zarın içinde sıvı birikmesi durumunda bir iğne ile göğüs duvarından girilerek örnek alınıp incelenmesi işlemidir.
- Torakoskopi: İki kaburga kemiği arasından göğüs boşluğuna ucu ışıklı bir boru yardımıyla girilip örnek elde edilmesi işlemidir. Torakoskopi video eşliğinde uygulanırsa buna videotorakoskopi ya da kısaltılmış şekliyle VATS adı verilir. VATS işlemi sırasında akciğer ve zarları yanı sıra lenf bezlerinden de örnekler alınabilir.
- Torakotomi: Kanseri tanımak için tümörden bir parça almak amacıyla göğüs kafesinin cerrahi müdahale ile açılması işlemidir.
Akciğer kanserinin tedavisi nasıl uygulanır? Hastanın sağ kalım süresini uzatmak ve yaşam kalitesini arttırmaya çalışmak akciğer kanseri tedavisinin temelini oluşturmaktadır. Bunun için göğüs hastalıkları, göğüs cerrahisi ve tıbbi onkoloji bölümlerinin multidisipliner bir yaklaşımla kişiye özel tedaviler uygulanması gerekmektedir. Akciğer kanseri tedavisinde en önemli nokta tanı konulduktan sonra hastanın doğru tedavi yöntemine ulaşabilmesidir. Bu hastalıkta uygulanacak tedaviler özel kemoterapötik ajanlar, cerrahi tedaviler ve immünoterapilerdir. Her tedavi ile ilgili hasta ve ailesi eğitilmeli ve bilgilendirilmelidir. Bununla birlikte kişiye ve ailesine psikolojik destek, palyatif bakım, beslenme eğitimi ve desteği verilmesi tedavinin diğer önemli komponentleridir. Takip süreci akciğer kanserinin en önemli noktalarından birini oluşturur. Bu takipler ile hastalığın tedavi sürecinde ve özellikle cerrahi uygulama sonrasında tekrarlama veya ilerleme durumları tespit edilir. Bu süreçte hastalar ve hasta yakınları psikolojik destek sürecine ve tedavi akışına dahil edilmelidir. Akciğer kanserinin risk faktörleri nelerdir? Akciğer kanseri için genel risk faktörleri; sigara, radyasyon maruziyeti, çevresel toksinler ( asbest arsenik radon vb ) , pulmoner fibrozis veya akciğerde sekel bırakan hastalık geçirme, HIV, genetik faktörler ve alkoldür. Akciğer kanseri kimlerde daha çok görülür? Erken evrede tanı alan akciğer kanseri hastalarında sağ kalım oranı ortalama yüzde 70’tir. İleri evre kanserde ise bu oran düşmektedir. Tüm tedavi yöntemlerine rağmen, akciğer kanseri hastalarının yüzde 86’sı tanıyı takip eden beş yıl içinde ölmektedir. Bu sebeple akciğer kanserinde tanının erken evrede yapılabilmesi oldukça kritiktir. Hiç sigara içmeyenler veya sigara içmeyi bırakmış olanlara göre, mevcut sigara içen kişilerde yeni akciğer kanseri vakası görülme oranı daha yüksektir. Sigarayı bıraktıktan 10 yıl sonra, akciğer kanseri riskinin yüzde 50 oranında azaldığı gözlemlenmiştir. Sigara içimi yaygınlığı açısından ülkemizde akciğer kanseri görülme oranlarında halen erkek cinsiyet ön plandadır. Akciğer kanseri açısından yüksek risk grupları şu şekildedir:
- Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanmış olduğu üzere, ülkemizde görülen akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı sigara kullanımına bağlı ortaya çıkmaktadır. Etkin bir tütün kontrolü sağlandığında, akciğer kanserleri dahil olmak üzere tütün kullanımına bağlı her yıl yaklaşık 110 bin ölüm önlenebilecektir.
- -Erkek cinsiyet ön planda görülmesine karşın son yıllarda kadınlar arasında sigara içiminin yaygınlaşması sonucu cinsiyet farkı azalmaktadır. Akciğer kanseri; ülkemizde her iki cinsiyet için yıllık yüz binde 61,2 görülme sıklığına sahiptir
- Ailede akciğer kanseri hastası olması, toplumdaki diğer bireylere göre akciğer kanseri olma riskini artırır.
- Mesleki veya çevresel anlamda kimyasal madde maruziyet öyküsü, aile öyküsü de akciğer kanseri olan kişilerde riski iki kat artırmaktadır. Bununla birlikte, çevresel radyasyon kaynaklı radon gazı maruziyetinde yüzde 8-11, asbest maruziyetinde 1,5-5,4 kat oranında risk artışı bulunmaktadır. Radon gazı, akciğer kanserinde sigaradan sonra en önemli etken olup, akciğer kanserinin yüzde 3 ile 15’inden sorumludur.
- Kanserleşme açısından tüberküloz, pulmoner fibrozis veya KOAH gibi yüksek risk grubunda yer alabilecek hastalıklara sahip olunması akciğer kanseri riskini artırır.
Akciğer kanserinden kurtulma şansı var mıdır? Belirlenen risk faktörlerinden en önemlisi sigara ve diğer tütün ürünleri olduğuna göre en önemli aşama tütün ve tütün ürünleri ile mücadeledir. Sigaranın bırakılması, tedaviye yanıt ve yaşam kalitesi açısından çok önemlidir. Erken tanı akciğer kanserinde hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle risk taşıyan kişilerin tarama yöntemleri açısından en uygun olan tetkik ile takibi erken tanı şansını artırır. Ancak ne yazık ki halen akciğer kanserinin erken tanısında kullanılabilen kesin bir metot yoktur. Tanı sonrası kanserin evre ve yaygınlığına göre bu hastalıktan tamamen kurtulma şansı vardır. Son yıllarda geliştirilen yeni tedavi metotlarıyla da yaşam sürelerinde artış sağlanabilmektedir. Kaç yıl sigara içen akciğer kanseri olur? Günde içilen sigara miktarı ve içilen yıl sayısı artıkça risk artmaktadır. Uzun süre (ortalama 30 yıl ) sigara içenlerin yaklaşık 1/7’sinde akciğer kanseri gelişir. Ancak sigaranın bırakılmasını takip eden 10 yıl içinde akciğer kanseri gelişme riski normal popülasyona göre yüzde 50 azalmaktadır. İçilen sigara miktarı ve süreden bağımsız olarak da kişisel farklılıklar nedeniyle bazı kişiler süre ve dozdan bağımsız olarak kanser olma riski taşıyabilir. Akciğerden biri alınırsa ne olur? Akciğerlerden birinin tamamı ya da kısmen alınması durumunda, alınan dokunun fonksiyonlarını ve görevlerini kalan akciğer dokusu büyüyerek ve kapasitesini artırarak üstlenir. Ancak bu bir kısım hastada yaşam standardını belli bir aşamada idame ettirecek kadar kısıtlı kalabilir. Bazen de hastada hiç fonksiyonel yönden kayıp oluşturmaz ve tama yakın iyileşme gerçekleşir. Ancak burada en önemli konu kalan akciğer dokusunun temel fonksiyonlarını etkilemeyecek bir yaşam tarzı benimsenmesidir. (Örneğin sigara içilmemesi gibi) Akciğer kanseri kendiliğinden geçer mi? Akciğer kanseri normal dokuda gerçekleşen büyüme, bölünme faaliyetinin kontrolsüz bir şekilde artması yani otonomi kazanması durumudur. O nedenle bu olayın kontrol altına alınması için tedavi ve yaşam tarzı değişiklikleri gerekir. Dokudaki çoğalma otonomi kazandıktan sonra yani kanserleşme süreci başladıktan sonra olayın geri dönüşü mümkün olmaz. Hastalık teşhis edildikten sonra mutlaka tedavi ve takip gerektirir. Akciğer kanseri olanların nelere dikkat etmesi gerekir? Sigara içilmemesi ve bilinen diğer risk faktörlerinden uzaklaşılması, sağlıklı ve dengeli beslenme, kişiye uygun spor ve egzersiz programı, düzenli doktor kontrolleri, tedavi planlarına uyum, kanser tanısı aldıktan sonraki tüm süreçlerin sağlıklı yürütülebilmesi için psikososyal destek alınması önemlidir.